Toplum Barışı Açısından Bayramın Önemi


Bayram; Allah'ı bir, Peygamberi bir, Kitabı bir, aynı kıbleye yönelen, aynı heyecanı taşıyan müslümanların sevinçlerini paylaştığı mukaddes bir gündür.
Mü'minler; Allah'ın emrini yerine getirmek maksadıyla, bir ay boyunca imsak vaktinden akşama kadar en tabiî hakları olan yemeyi, içmeyi terkederek insanı adetâ melekleştiren oruç ibadetinin manevi zevkini duyarlar.


"Düşmanla savaşın küçük cihat, nefisle savaşın büyük cihat" olarak kabul edildiği bu mücadelede mü'minler büyük bir zafer kazanarak kulluk imtihanında gösterdikleri başarının sevincini taşırlar.
Çok mübarek bir gün olan bayramda, kutsal mekânlar olan câmilerde topluca ibadet etmenin şuuruna eren müslümanların arşa yükselen tekbir sesleri, kalblerimizdeki imanın açık bir delili, yanyana gelerek, omuz omuza vererek cemaat halinde kılınan bayram namazları müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliğin en güzel göstergesidir.


Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de:
"Şüphesiz mü'minler birbiri ile kardeştirler; öyle ise dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin..." buyurarak bütün müslümanların kardeş olduğunu bildirmiş, birbiri ile dargın olanlar varsa, bunların aralarının düzeltilmesini diğer müslümanlara görev olarak vermiştir.
Müslümanların birlik ve beraberliği üzerine titreyen Sevgili Peygamberimiz de, din kardeşliğine gölge düşüren davranışlardan sakınmanın gereğine dikkatimizi çekerek şöyle buyurmuştur.:
"Bir müslümanın din kardeşi ile üç günden fazla dargın durması helâl olmaz."
Dargınlığın uzun süre devam etmesinin, çok büyük bir günah olduğunu da şu sözleri ile ifade etmiştir:
"Bir kimse müslüman kardeşi ile bir sene küs durursa, onun kanını dökmüş gibi günaha girmiş olur."


Müslümanların arasının açılmasına ve toplumda birlik ruhunun zayıflamasına sebep olan kin, haset ve düşmanlık duygularını kalplerimizden söküp atarak bunların yerine insan sevgisini ve kardeşlik duygularını yerleştirip, dargınlıklara son verdiğimiz takdirde, bayram işte o zaman gayesine ulaşmış olacaktır.
Dinimiz bütün müslümanları tek bir vücut olarak kabul eder. İnsan vücûdunun bir tarafında meydana gelen rahatsızlığı vücûdun diğer kısımları hissettiği gibi, dünyanın neresinde olursa olsun herhangi bir müslümanın karşılaştığı sıkıntıyı da diğer müslümanların yüreklerinde hissetmesi gerekir. Bugün en çok muhtaç olduğumuz şey bu şuura sahip olmaktır.
Peygamberimizin telkin ettiği ve bizim için bir kurtuluş reçetesi olan ahlâkî anlayış budur. Nüfusu bir milyarı aşan İslâm âleminin, bugün dünyanın bir çok yerinde zulüm ve vahşet altında inleyen müslümanların feryatlarını dindirebilmesi bu şuura ermekle mümkün olacaktır.


Büyük şairimiz Mehmet Akif şu mısraları ile müslümanlara sesleniyor:
"Hiç sıkılmaz mısınız Hazret-i Peygamberden?
Ki Uzaklardaki bir mü'mini incitse diken,
Kalb-i pâkinde duyarmış o musibetten acı,
Sizden elbette olur rûh-u Nebi dâvacı."


Bayramlar, bütün müslümanların ortaklaşa sevindiği mutlu ve mübarek günlerdir. Herkesin bu sevinci paylaşabilmesi için çevremize bakmamız büyük önem taşımaktadır.
Bayram münasebetiyle yapmamız gereken başlıca görevler:
- Karşılaştığımız kimselere güler yüz göstermek.
- Fakirlere yardımda bulunarak onları sevindirmek,
- Din kardeşlerimizin bayramını tebrik etmek,
- Ana-babamızı, büyüklerimizi ve dostlarımızı ziyaret etmek,
- Ölülerimiz için sadaka vermek, kabirlerini ziyaret ederek Kur'an okumak ve dua etmek,
- Küskünlükleri bırakmak, dargınları barıştırmak,
- Hediyeleşmek, özellikle çocukları hediyelerle sevindirmek,
Öyle ise:
Ortaklaşa sevindiğimiz bu mübarek günde;
- Çevremize bakalım!
Kendi çocuklarımızı sevindirirken;
- Boynu bükük yetimler,
- Çocuklarına bayram hediyesi alamayan yoksullar,
- Ekmek parası bulamayan fakirler sakın unutulmasın,
- Ziyaret edilmeyen büyük,
- Sevindirilmeyen küçük,
- Hal ve hatırı sorulmayan hasta ve kimsesiz kalmasın,
- Ölülerimize dua ve fatiha eksik edilmesin,
- Toplumda birbiri ile dargın kimse kalmasın.