KRİZ

EKONOMİK Mİ? KRİMİNAL Mİ?

Son aylarda, adım gibi aşinalık kurduğum bir kelime var. Gazete okurum, bu kelimeyi görürüm. Haber bültenlerini dinlerim, bu kelimeyi okurum: Kriz, ahlaki kriz, ekonomik kriz. Öteden beri, çevremizde sara hastalığı nöbetine tutulanlar için krize girdi denildiğini duyardık da krize bir anlam yüklemeye çalışırdık. Ve anlardık ki hasta olağandışı bir durum ile karşı karşıyadır.

Ne var ki son gelişmeler, kriz konusunda zihinlerimizi allak-bullak etti, başımızı döndürdü. Biri birimize, çevremize sormaya başladık. Ne oluyor? Krizle ne anlatılmak isteniyor? Acaba kriz iyi mi kötü mü?

Sorumluluk mevkiinde bulunanlardan kimileri, kriz bize dokunmaz, teğet geçer diyor. Kimileri de deler geçer diyor. Krizin dibini, doruğunu dört başı mamur anlatanı bulabilene aşk olsun.

Aklım, böyle karmaşık sorular ve bunlara verilebilecek cevapların yeterliliği konularında çıkış yolları ararken, kendi kendime bir soru daha sordum: Kriz, ekonomik mi? Kriminal mi? Bu soruyu, Davos’tan icazetli birine sorayım, cevabını bulayım derken gözüme bir haber ilişti. 12 Şubat 2009 tarihli, TRT Telegün sayfasının 132 numaralı haberi, gözlerimi fal taşı gibi açtı.

Haber şöyle; “…ABD cezaevleri tıklım tıklım dolu. Amerika Birleşik Devleterinde suç işleme oranlarının her geçen gün artması, cezaevlerini tıka basa doldurdu. Mahkum sayısı son on yılda üç kat artarak üç milyona yaklaştı. Bu sayı, dünya mahkum sayısının dörte birini buluyor. Oysa ülkede yaşayanların sayısı, dünya nüfusunun ancak yüzde beşini oluşturuyor. Suç işleme oranının yüksek olması nedeniyle cezaevleri yetersiz kalıyor. Cezaevlerinin harcamalarındaki artış oranı, yüksek öğrenim harcamalarının artış oranından altı kat fazla…”

Şimdi külahımızı çıkartıp önümüze koyalım, düşünelim ve soralım. Ortadoğu petrollerine el koyanlar kimler?

Bir ülkeyi işgal ederek, bir buçuk milyon insanın ölmesine neden olan ülke hangisi?

Savaş dönemi olmadığı halde, Aziz Türk Milleti’nin on binlerce şehit vermesinin sebepleri nelerdir? Bu cevapsız soruları çoğaltabiliriz.

Açmazlarla boğuşan ey akıl kendine gel. Zenginlerimizin kızları, gelinleri doğum yapmak için ABD’ye gidiyor.

Siyasette, omuzlarımıza basa basa yükselmiş bulunanlar, Amerikan pasaportu almak için kırk takla atıyor. Hastalanan büyükler(!) tedavi için Amerikan yollarında.

Filistin ve Gazze edebiyatı yapanlar, buralar için yardım toplayanlar, toplatanlar, okullarda çocuklarımızı saygı duruşuna mecbur edenler,lütfen tek yüzlü olun. Gazze katliamını yapanların, bunların arkasındaki güçlerin stratejik ortağını açıklayın.

Bizlere, basında Amerikan modelini örnek gösteren, Türkiye’nin bölünerek, eyaletleşerek büyüyeceğini dillendiren salyalılar, yumuşak din modelinin şövalyeleri nerede barınıyor? Kimlerle kol kola ve iç içe?

Yeni seçilen, kendisinden ekonomik kerametler beklenen, yeni seçilmiş siyahi başkana övgüler düzenleyenler, oralara yol bulmak için neler yapmıyorlar ki? Bunlar cevap versinler lütfen. Gazze katliamının arkasındaki güç kimdir? Kimlerdir?

Dünyadaki ekonomik krizin odak noktasının Amerika olduğunu söyleyenler, siyahi başkan ve çevresindekiler değil mi?

Türkiye’nin borç stokunun beş yüz milyar doları aştığını fazla dert edinmiyorum. Düyunu umumiyeyi ödeyen milletin çocuklarıyız. Ekonomik dertlerimizi, çalışır, üretir çözeriz. Bana göre kriz ekonomik değil, kriminal ve ahlaki.

Yukarıya aldığım haberi, son birkaç yılda güzel vatanımızda, suçluluk oranlarında yüzde altmışın üzerinde artış olduğu acı gerçeği ile mukayase edelim. Gizli suçlar, yirmi beş bin insanımızın ölümüne, sekiz yüz bin insanımızın sakat kalmasına neden olan trafik suçları, bu artışa sanırım dahil değil.

Açıklıkla anlaşılacaktır ki yüz yüze kaldığımız kriz, ekonomik değildir, ahlakidir, kriminaldir. Öyle değil mi?

Kalkınmış, birlik ve beraberliğini pekiştirmiş, her türlü krizi tepetaklak etmiş büyük Türkiye hedefine doğru el ele, kol kola, gönül gönüle yürüyelim artık.

Selam, saygı ve mutluluk dileklerimi sunarım.

Av. Dr. Mehmet AKSOY

(Ankara, 13.02.2009)