Şehitlerimize

Gökten, ayı ve yıldızı indirdiniz. Al kanlara boyadınız. Bayrak yaptınız. Vatan, devlet, millet, namus ve şeref için simge yaptınız. Hainler ve kanı bozuklar, buna bez dediler.

Vatan semalarına, yüce dağların başlarına, sınır boylarına bayrağımızı çektiniz ve diktiniz. Kahramanlık destanları yazdınız. Destanlarınıza söz dediler.

Her karış toprağı, kanınızla suladınız. Coğrafyayı vatan yaptınız. Akan Türk’ün kanı yine de az dediler.

Dün Bağdat cephesinde, Yemen’de, Arabistan çöllerinde, Kanal harekâtında yüce erdemler için savaştınız. Yüzünüze gülenler, sizi hecin develeri ile arkadan vuranlar, sizlerin şehâdetine, en güzel haz dediler.

Yedi düvel sırtlan kümesi, yamyam yığını Çanakkale’ye üşüştü. Türk’ü tarihten silmek için buna en büyük koz dediler. Şımardılar, ellerinizle şamarlandılar.

Kurtuluş savaşımızda, bize reva görülen adi tertip ve desiseleri boşa çıkardınız. Milletimizi, yeniden var ettiniz.

Yedi yüz seksen bin metre karelik bir avuç vatan toprağına, “Türkiye, Türkiye Cumhuriyeti” dediniz. Asil Türk Milleti’nin, burada huzur ve mutluluk içerisinde yaşamasını dilediniz.

İşte size, sizin evlatlarınıza bu vatanı, bu devleti çok görüyorlar. Ay-yıldızlı bayrağınızı, gönderden çekip indirmek istiyorlar.

Kendilerine karşı savaştığınız güruh, bir avuç eşkıyadan ibaret değildir. Hedef şaşırtmak için verilen örtülü savaşa, terör diyorlar. Yalan, bin kere yalan.

Karşınızdakiler haçlı seferlerinin tertipçileridir. Çanakkale’ye saldıranlardır. Kurtuluş savaşı öncesi, Anadolu’yu parsellemek isteyen kadife eldivenli katillerin tamamıdır. Sizler, bu gerçeği çok iyi biliyorsunuz. Kimi siyasiler bu gerçeği göremiyor. Hariçten gazel okuyor.

Bizim bütün varlığımızın, namusumuzun, vatanımızın, bayrağımızın, şan ve şerefimizin, devletimizin, milletimizin, kutsal değerlerimizin yegâne teminatı ve garantisi sizlersiniz.

Sizi nasıl anlatabiliriz, tanımlayabiliriz? Kelimeler yetmiyor, cümleler aciz kalıyor. Dillerimiz dönmüyor. Yüce Tanrı, sizlere ölüler diyemeyeceğimizi, sizlerin daima diri olduğunuzu Kur’an-ı Mübin’de beyan eylemiş bulunmaktadır.

Sizler, Şanlı İslam Peygamberi’nin şefaatına ortaksınız.

Biliyoruz ve inanıyoruz ki şehâdet mertebesi, sizleri üzmüyor. Bu mertebe, her Türk evladının özlemi değil mi?

Yine biliyoruz ki sizleri gönülden yaralayan ve en çok kahrınıza giden, kuzey komşudaki eli kanlı, kiralık katillerle, görünüşte besmeleli, gerçekte beslemeli bazı siyasilerin el sıkışması ve karşılıklı sırıtmalarıdır.

Sizler için ağlaya ağlaya gözümüzde yaş kalmadı. Gözümüzün yaşı, dilimizin sözü tükendi, kurudu. Ağıt da yakamıyoruz. Artık özümüz ağlıyor.

Sel olup akan sizlerin kanı, okyanuslara dönüşen göz ve öz yaşları, Yüce milletimizi kesinlikle istikbale taşıyacaktır. Hiç kimsenin, bundan şüphesi olmasın.

Kahraman şehitlerimiz, ne olur bizleri de şefaat ikramlarınıza katıverin. Ne olur?

Sizlere sayısız minnet ve şükranlarımızı sunarız. Kutsal kitabımızın hatimleri, beli bükülmüş, saçı ağarmış ninelerimizin ve dedelerimizin duaları sizlerle beraberdir.

Gittiğiniz Firdevs Cenneti’ne, ellerimizden tutun, bizleri de götürün.

Av. Dr. Mehmet AKSOY

(Ankara, 09.10.2008, 0533-2698674 E.Diyanet İşl.Bşk. Başmüfettişi)